Geçen hafta Uluslararası Adalet Divanı’nın, Güney Afrika’nın “soykırım” suçlamasıyla İsrail’e karşı açtığı davada aldığı ara karar için “Daha hızlı ve etkili olabilirdi” diye yazmıştım. Bu hafta ülkesinin 84 sayfalık dosyasını mahkemeye sunan Güney Afrika Adalet Bakanı Ronald Lamola ile konuştum. Lamola, benimle aynı görüşte değil. Kendisi “mahkemenin elinden geleni yaptığını” düşünüyor. Güney Afrika’nın davasında sonuna kadar gitmekte kararlı olduğunu da söyleyeyim.
Adalet Divanı ara kararında İsrail’e “Saldırıları durdur!” demedi ancak Güney Afrika Adalet Bakanı’na göre mahkeme “bu mesajı kendi dilinde” verdi. Lamola, “Mahkeme kendi diline kendi karar vermiştir. Kümülatif olarak kullanılan dile bakıldığındaysa amacımıza ulaştığımızı söyleyebilirsiniz. Çünkü insani yardımların ulaştırılması ve soykırımı teşvik edecek dil kullanımına son verilmesi, çatışmaların durdurulmasıyla mümkün olabilecek” dedi. Yani aslında mahkemenin dolaylı bir şekilde bunu talep ettiğini savundu. Bakan, mahkemenin mümkün olduğunca hızlı şekilde karar verdiğini de söyledi.
Apartheid ve Gazze
Pek çok kişi, Lahey’de İsrail’e karşı süreci neden Güney Afrika’nın başlattığını anlamamıştı. Bunun sebebinin “1948’de Ulusal Parti’nin iktidara geldikten sonra siyahlara uyguladığı ırkçı politikalar ve apartheid rejiminde Güney Afrikalı siyahilerin yaşadıkları” olduğunu bilenler de vardı. Bakan Lamola’ya, Filistinlilere duydukları empatiyi sorduğumda ise şu cevabı aldım: “Bizim apartheid rejiminde yaşadıklarımız, Filistinlilerin yaşadıklarının çok benzeriydi. Eski devlet başkanımız Nelson Mandela mücadeleyi verirken şöyle demişti: Güney Afrika, Filistinliler özgürlüğüne kavuştuğunda özgür olacak. Bu yüzden bizim mücadelemiz Filistin halkının mücadelesiyle iç içedir.”
Yani Güney Afrikalılar, Filistinliler kendi özgür, bağımsız devletlerinde yaşayana kadar mücadeleyi sürdürmeye kararlı. Bakan Lamola, ülkesinin 1998’de Soykırım Sözleşmesi’ne imza attığını hatırlatarak, Birleşmiş Milletler’de olsun, bölgede olsun, iki devletli çözüm ve uzun vadeli barış için çabalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
ABD’ye rağmen
Adalet Divanı’nın kararına uyulmaması halinde -ki İsrail operasyonlarının süreceğini söylüyor- bir BM Güvenlik Konseyi üyesi konuyu gündeme getirebilir ve Konsey’den karar çıkartılması için uğraşabilirdi. Cezayir denedi ancak ABD daimî üyeyken ve veto hakkı varken, oradan bir karar çıkması mümkün değildi, çıkmadı da… Lamola, “ABD’nin İsrail’e desteği var ama bizim sürece inancımız tam. BM Genel Kurul seçeneği de var. Geçmişte Güney Afrika için Genel Kurul’da ihraca kadar giden bir süreç yaşanmıştı. Yine böyle bir karar çıkabilir” dedi. Bakan Ronald Lamola’nın, benim gibi siz de fazla iyimser olduğunu düşünebilirsiniz. Bunu kendisine sorduğumda da şu cevabı aldım:
“Filistinlilerin de başarabileceklerine inanıyorum. Bizden ilham alabilirler. Biz de büyük güçlere karşı mücadele ettik. Bu bölgede yaşamaya karar vermiş bir halkın, burada korunmaya hakkı var. Başka hiçbir çözüm kabul edilemez.”